17 Eylül 2011 Cumartesi

Kısa Kısa Telgraflar 5




Sevgili T.
Emniyet kemeri takmamak için kemer soketine taktığın plastik zırva çok saçma bir hareket.250hp arabaya binip bunu yapmanı hiç doğru bulmuyorum.Lütfen kemerini tak.Hız yapma.Seni çok seviyorum.
Sevgili A.
Hatırlamak zarar verir dedin dün gece. Belleksiz bir yaşamın var. Bunu nasıl yapıyorsun?
Sevgili D.
Uzun zamandır iletişim kurmuyoruz.Geçen günlerde aklıma geldin.Yakında karanlık odada film basacağım.Kimyasalların kokusu ile cansız filmlere hayat verirken yine aklıma geleceksin.Umarım geyikleri kimse avlamaz.
Sevgili A.
Hiç kimse mükemmel değildir bunu biliyorum ama senin umutsuzluğun giderek içine yerleşiyor.Buna izin verme lütfen.Panzehirin her ne ise bulmanı ve yarın sabah uyandığında kendini bembeyaz bir sayfada görmeni diliyorum.
Sevgili H.
Simbiyotik...Portekizden getirdiğim badem likörü,camambert peyniri,kç ve enfes fransız şarabınla yaptığımız o uzun sohbetten aklımda en çok duvarda yüksekliğimi işaretlediğin nokta kaldı.Ben Calvin ve Hobs okuyacağım,senden de ufak iki ricam var;Goldmund dinle ve eşinle tamamlan...
Sevgili E.
Yelpaze sokağın sessiz sakini,perdeleri açık bırakmışsın yine sinek girecek içeri.Rüyamda gördüm seni,"son yaptığım şarkı senin içindi,eskilerle yenileniyorum" dedin.Omuzunun iki yanında Pera ve Lodos dövmelerini göreceksin,böyle hissediyorum.Seni affettim.Kalbini bozma.
Sevgili T.
Adanın iyot kokusunu ve taptaze enerjisini getir bana.
Sevgili R.
Beni merak ediyorsan başkalarını değil beni ara.Misafirim ol.Gel cücelerin evini boyayalım.
Sevgili U.
Aradan 13 yıl geçmesine rağmen hala nasıl bu kadar çok isteyebiliyorsun?Korkmuyor musun kırılmaktan?Umarım bana büyü yapmamışsındır.
Sevgili B.
12B biletimle ücretsiz Bienal kitapçığı da almam gerekiyordu.Nerede hani?

flowers




budanmış ıhlamur ağaçları için ağlayanlar,
ıslak havluya elini silemeyenler,
gördükleri düşleri hatırlayamayınca günlerini kendine zindan edenler,
pikap almak yerine youtube'dan orjinal 45lik kayıtları arayanlar,
inanmak isteyenler;inanacak şey bulamayanlar,
bu şarkı size.

9 Eylül 2011 Cuma



Reflecting "suffering" is natural to many people.
Hiding "suffering" is inevitable to many people.
Reflect or hide.Do these change the intensity of suffering?

i am neither fish nor fowl.

4 Eylül 2011 Pazar

time will never come back



Arafların insanı "bu kez orada değilim" dediğinde aslında yedek bir aldanış saklıyordu gene cebinde.Denize baktı,kahvesini yudumladı. Evinden uzaktaydı ama çok yakındı kendine.Aklında bir anda hatırlanıp kaçan milyarlarca anıdan oluşan bir müsvedde defteri tutmayı istedi her seferinde.O defteri olsaydı yazacak çok şeyi olurdu belki de.Yarım bir nefes gibiydi aşkları.Uçurumun dibine kadar gidip,bedenini,ruhunu ve saçlarını rüzgara yarım bir sekilde bırakıp,tam düşecekken geri dönmekti.Kaçmak diyorlardı buna.Kaçmak kendine yaklaşmaksa neden kötü olsundu?
Yeni keşfettikleri meze evinde çalan müzik onu izlediği bir filme götürmüştü.Bir yaz boyu süren kısacık bir aşk olacak bu da demişti.Adam solaktı.Çatal bıçak elinde farklı görünüyordu.Bazen konuşurken çenesi hafif hafif tirtiyordu. Bu sonradan kazanılmış bir edim miydi?."Ne düşünüyorsun?" diye sorduğu soruya "Seni terk edeceğim anı" diye cevap verebilirdi.Ama vermedi.Rakısından bir kaç yudum aldı hızlı hızlı.Adamın sol profiline baktı ve sonra da kadehindeki rakıyı sonuna kadar içip kırık beyaz rengi alkolün kalbine dek işlemesini bekledi.
Kapının önünde karşılaştıklarında elinde kendi boyunca siyah bir çöp torbası vardı.Güneş gözlerine dalıyordu.Çarpık bir gülümseme."Seni görmek ne kadar güzel"demeye çalışan ama bu hissi bile erteleyen-erteleyebilen- bir gülümseme.Evi dolduran aromatik mum kokusu.-Bu şeylerden daha çok almalı çok güzel kokuyor-
Kimi insanlar mutluluklarını erteleyebiliyorlar.Korkularını bir battaniye gibi üzerlerine atıp sözümona koruyorlar kendilerini.Ruhları isilik döken insanlar işte bu battaniyelerle yaşayan kalbi evsiz insanlar.Elimi uzatıyorum.Ben düşman değilim.Hiç olmadım.Buna vaktim de yoktu zaten.
Bu sefer arafta değilim derken aslında sadece basit bir denklemdi onu ayakta tutan.Daha önce hiç bir yüzde görmediği saf bir gülümseme.Ne kadar çarpıklaştırmaya çalışsa da gizlenemeyen masumiyet.Litrelerce birayla,sigarayla,şarkılarla,yalanlarlarla,rol yapmalarla bile saklanamayacak bir masumiyet.
Şimdi kendine seçtikleri alışkanlıklarla olası masallara karşı sahte kalkanlar yaratmış bütün insanlara bir sözü vardı;
"Kendinizi kandırırken hiç mi utanmadınız?"
ne dediniz?duyamıyorum sizi...

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...