30 Kasım 2014 Pazar

29 Ekim 2014 Çarşamba

baykuşlar


Yabancı tanrılar gibi, baykuşlar 
Kara selvilerde dizi dizi,
Gözleri ok gibi, kırmızı,
Sessiz, düşünmeye koyulmuşlar.
Kımıldamadan duracak onlar 
Hüzün taşıyan saatlere dek,
Orda, ışığı sürgün ederek
Açılacak yoğun karanlıklar.
Baykuşlar bu haliyle bize der:
Yaşam bazen de durgunluk ister 
Kargaşadan devinimden korkun;
Kişi bir tutkuyla şaşkınlaşır 
Yer değiştirmek ister ve bunun 
Yıllarca pişmanlığını taşır.

BAUDELAIRE

28 Ekim 2014 Salı

bir ev daha ne kadar soyunabilir?

her sabah uyandığımda ilk işim senin yüzünden  mutfağa gitmek oluyor . Pencerene bakıyorum. Yine açık. Perdelerin sabah ayazı ile hafifçe oynaşıyor.Neye direniyorsun merak ediyorum. Sabahlığıma daha sıkıca sarınıyorum. Evindeki o soğuk cereyan göğüs kafesimden içeri dolup boğazımı tıkıyor gibi oluyor. Evimdeki ısıyı arttıyorum. Bu sanki evine baktığımdaki iç üşümemi azaltacakmış gibi...
Balkonundaki paslı demir sandalyelerindeki kirli lacivert havluları almışsın bugün. Balkon demirlerin paslanmış. Rulo tenteni en son hangi tarihte kullandığını tahmin etmeye çalışıyorumç 2010? Ah 2010 hepimiz için zor bir seneydi sanırım. Ekonomik krizden iki sene sonra belki de işten çıkarıldığın gün evine gelip balkonunda oturup biraz müzik dinleyip ot içmek istedin. Ama lanet olası endüstriyel yapımlı eşyalar buna engel olmak istedi....Belki ruloyu son çevirmende büyük bir gürültü ile tersine doğru katlanmaya başladı ve sen sıkışan kumaşı çekmek için uzandığında malzemeden cömertliği esirgemediğin sigaran alt katındaki yaşlı dulun balkonuna düştü. Gamo stin spiti sou! diye bağırarak düşen sigaranın ardından öfkeyle tükürdün...Belki de o günden sonra nüdist olmaya karar verdin. Güneşli günlerde balkona çırılçıplak çıkıp traşsız bedenini etrafa göstermekten çekinmeyecek kadar soydular belki de ruhunu. Şimdi bu yüzden üşümüyorsun. Daha ne kadar soyunabilirsin? Bir ev daha ne kadar çıplak kalabilir? Buna bir tek sen karar vereceksin.
Bugün 28 Ekim. Rüzgar saatte 18 km hızla esiyor. Hava bulutlu. Sıcaklık sabah saatlerinde 13. Evinin içindeki sıcaklık tahmini 11 derece. Bu şarkıyı senin için çalıyorum Jeremy.

11 Temmuz 2014 Cuma

hep yazmışım.



hep yazmışım.
yazmaya başladığımdan beri kendime kendimi,insanlarımı,hislerimi,acılarımı ve heyecanlarımı hatırlatacak notlar yazmışım.
mektuplar,kimi zarflı kimi zarfsız.belki yüz tane mektup. şu an konuşmadığım bir çok insanın benimle hala konuştuğu mektuplar...Şiirler...Kalbim kırık veya çok heyecanlıyken genellikle sonbaharda yazılmış şiirler...Fotoğraflar...Hiç atmadığım, kimsenin bana attıramadığı, konuşmadığım insanlarla dolu fotoğraflar...Ölüler...Ölmüş,mezarlarına çiçekler bıraktığım ve bana hala gülümseyen yüzler...
İnsanları değil ama anıları biriktirme konusunda koleksiyoncuyum. Hiç biri canımı acıtmıyor. Hiç biri bana fazla gelmiyor. Hepsini sevgiyle kucaklıyorum. Beni bu konuda anlamayan insanlar yok değil...Bazı insanlar bir şeyler bitti mi hemen kalıntıları temizlerler. Korkuyla yok ederler. Geçmiş karşılarına sanki her an bir hortlak gibi dikiliverecekmiş gibi korkarlar...Geçmişini anlatmaktan çekinirler, geçmiş ne yaşanmış ne de yaşanmamış bir zaman kırıntısı gibi kalır havada oysa ki...Hayatlarındaki kadınlarına veya erkeklerine bir saygısızlık olacakmış gibi, biten partinin ardından aceleyle yapılan temizlik gibi hızla ve özensizce geçmişlerinin o değerli anımsatıcılarını yok ederler. Kendilerini yok etmektir bu aslında çünkü beyin hatırlamaması gerekenleri daha özenli saklar,hatta yeni hikayeler uydurur,inandırır kendine... Bu durum beni hep korkutur. Geçmişimi sevmeyen bir insanın beni hep sevebileceğine inanmak bana hep güç gelmiştir...
Beni seven,
Benden nefret eden,
Beni yok eden,
Beni anımsayan,
Beni hatırlamayan herkes için...



2 Mayıs 2014 Cuma

ena...





bu gece ilk defa bir şiir ezberlemek için oturdum. Ağzımda ılıyan alkolle harmanlanan cigaranın dumanıyla döndü başım. çıtırdayan karanfili ezdim dudaklarımla.Eksilmemiş gülümsememi öpmek istedim.-ah eksilme sakın,şimdi yumuşacık gülümsemelerin vakti-Beni beyazlar içinde görünce ağlayan sonsuzluk mavisi gözlerinden yaşlar akarken de o güzel gözlerinden öpmek istemiştim. Öptüm mü? Yalnızca yanaklarındaki nemi sildim sanırım. Bileklerimden akan dantellere karışan o hafif tatlı ve ılık gözyaşlarını sevdim.

birbirimizin boyunlarında saklanan kokulara sarılarak dans ettik bir süre...İsmimin sonuna eklenen soy adına baktım. Küçücük ailemizin ilk harflerinin altına ıslak imzamı atarken ellerim hiç titremedi. Meyveli pastanın kremasına bulandı öpüşlerimiz. Hazır mısın sevdiğim? Hazır mısın bizi izleyen bütün dünyanın gözlerinin önünde benimle bir sonsuzluk tasarlamaya?




2 Şubat 2014 Pazar

bu detaylarla ilgilenmeyen herkese...

Küçük bir oyuncak kaplumbağam var. Üzerindeki sert kabuğunda minik delikler var. Deliklerin içinden renkli ışıklar çıkıyor. 3 tane değişik müziği var. İstediğimi seçiyorum. Karanlıkta yatağımın üzerine koyuyorum ve tavana yansıyan ışık oyunlarını izliyorum.

Uzun zaman sonra kendime CDler aldım. CD çalarımı baş ucuma koydum. Çok enteresan bir duygu verdi. CD çaların geçmişi hiç uzak bir geçmiş değilken şimdiden analog kültürler arasında saygın bir yer edindi. Işığın Yansıması, Cenk Taner ve Genç Osman'ı aldım.

Klavyeyi 10 parmak kullanmayı bilmiyorum.

Elektronik sigaramın şarjı bozulunca çok üzülüyorum.

Sleep Party People konserine gitmeyi istiyordum ve bu ay geldiler ayağıma.

Yazdığım her şeyi bırakacak kimim var?

Bugün bir bardak süt içtim.

O gece uyanıktım.

Yaptığım şey saçmaydı.

Sebebi vardı.

Her hangi bir şey her şeyden çok heyecanlandırabiliyor beni.

Hepinizi çok sevdim.

Hepinizi aldattım.

Saat 21:11 ve bir başka aptal mail daha geldi.

indirdiğim üç filmden hangisini önce izleyeceğimi düşünmek bana hiç bir hissiyat vermedi.

içinizden bir tanesi bir hikaye olmaktan kaçtı, ara ara boğazına yapıştım, yine kaçtı. Şimdi vahşi bir geyik gibi yabansılığı ile sevişiyor.

kadınlar 30 yaşından sonra gerçekten kadın oluyorlarmış.

kendimi yanında özgür hissediyorum. bu alışkın olmadığım bir şey.

biraz aynı çoğunlukla başka boyuttayım.

uzayda kar yağmaması canımı sıkıyor.

istanbul'da kar şımarıklık yapıyor.

helyum gazı oksijenden hafiftir bu yüzden uçan balonların içinde helyum vardır.

renkli çizgili çoraplarım var ve fena halde uzun soluklu bir uykuya ihtiyacım var.

böyle durumlar.











11 Ocak 2014 Cumartesi

durup iki dakika simsiyah düşündükten sonra aklıma gelen ilk şeyler


İlhamım sönerse,
yazdığım her şeyi unutun. Bir anda Tanrı yaparım ben sizi, bir anda bir pas lekesi kadar değersiz. Mega hüzünlerin ve bakteri dolu detayların içinde uzun bir zaman hareketsiz oturup korkunç bir dikey ivme ile karşınıza dikildiğimde bana hesap sorun. Varlık bildiren çekimsiz eylemlerinizle yorun beni. Ah yalanlarınıza bulaşmış yalanlarım ne kadar da çirkin sırıtıyor değil mi?

Şimdi yazdıklarımdan anlayamadığınız her şeyle beraber oturup yanılın. Yanılgılarınız için için bu akşam. Size söylediğim yalanlara için.
ay hala gökyüzünde,en beyaz makyajı ile.



Seamlessteeth Soundcloud

 Uzun zamandır hayalini kurup gerçekleştirme cüreti gösteremediğim bir şeyi yaptım ve kendi yarattığım müziklerin içine yazdığım veya rüyala...