11 Temmuz 2014 Cuma

hep yazmışım.



hep yazmışım.
yazmaya başladığımdan beri kendime kendimi,insanlarımı,hislerimi,acılarımı ve heyecanlarımı hatırlatacak notlar yazmışım.
mektuplar,kimi zarflı kimi zarfsız.belki yüz tane mektup. şu an konuşmadığım bir çok insanın benimle hala konuştuğu mektuplar...Şiirler...Kalbim kırık veya çok heyecanlıyken genellikle sonbaharda yazılmış şiirler...Fotoğraflar...Hiç atmadığım, kimsenin bana attıramadığı, konuşmadığım insanlarla dolu fotoğraflar...Ölüler...Ölmüş,mezarlarına çiçekler bıraktığım ve bana hala gülümseyen yüzler...
İnsanları değil ama anıları biriktirme konusunda koleksiyoncuyum. Hiç biri canımı acıtmıyor. Hiç biri bana fazla gelmiyor. Hepsini sevgiyle kucaklıyorum. Beni bu konuda anlamayan insanlar yok değil...Bazı insanlar bir şeyler bitti mi hemen kalıntıları temizlerler. Korkuyla yok ederler. Geçmiş karşılarına sanki her an bir hortlak gibi dikiliverecekmiş gibi korkarlar...Geçmişini anlatmaktan çekinirler, geçmiş ne yaşanmış ne de yaşanmamış bir zaman kırıntısı gibi kalır havada oysa ki...Hayatlarındaki kadınlarına veya erkeklerine bir saygısızlık olacakmış gibi, biten partinin ardından aceleyle yapılan temizlik gibi hızla ve özensizce geçmişlerinin o değerli anımsatıcılarını yok ederler. Kendilerini yok etmektir bu aslında çünkü beyin hatırlamaması gerekenleri daha özenli saklar,hatta yeni hikayeler uydurur,inandırır kendine... Bu durum beni hep korkutur. Geçmişimi sevmeyen bir insanın beni hep sevebileceğine inanmak bana hep güç gelmiştir...
Beni seven,
Benden nefret eden,
Beni yok eden,
Beni anımsayan,
Beni hatırlamayan herkes için...



Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...