PODCAST

25 Mayıs 2025 Pazar

BAAAM!

Zihindeki kara kutuları patlatmaca. BAM! BAM! BAM!

Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürmece. BAM! BAM! BAM!

Kimseye göndermeyeceğin halde yazdığın mektupların kutusunu delik deşik etmece. BAM! BAM! BAM!

Ben buraya oturduğumda ne yazacağımı bilmiyordum aslında. Tek bir gayem vardı: zihnimde yaka paça ne yakalarsam kelimelerin kodesine tıkmak. Buraya hiç kimseye söylemediğim şeyleri sırasızca, arsızca — karar sırasızca — yazmak. Sonra ne oldu biliyor musun? Giriş yapma zahmetinden beni kurtaran şu cümleleri taslaklarda buldum:

Zihindeki kara kutuları patlatmaca. BAM! BAM! BAM!
Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürmece. BAM! BAM! BAM!

Kimseye göndermeyeceğin halde yazdığın mektupların kutusunu delik deşik etmece. BAM! BAM! BAM!

Kim bilir ne yazacaktım ve vazgeçmiştim. Olsun, şimdi kelimelerle işlenebilecek tüm cinayetler parmaklarımın ucunda. Kara kutuları patlatalım o halde! — daha doğrusu biraz kendimizi kandıralım —

Geçmişten bir anda hortlayan ve bedendeki ufacık tüyleri bile tahrik edebilecek tınılardan bahsedelim. For Wanda. İlk dinlediğinde anlarsın ya bazen; bir şarkının, bir yokluğu anlatmaktan başka varlığını sürdürme eylemi yoktur. O’dur işte. Wanda’dır. Ölmüş bir köpektir aslında, Wanda. Ölmüş bir yıldızın gökte hâlâ görmekte olduğun cesedidir. Ölmüş bir aşkı bile anlatır.

Aşk ölünce nereye gömülür?
Formunu sonsuza dek koruması için neye bulanır?
Formalin? Metanol? Etanol? Fenol?

Hahahaha!
Bu modern mumyalama sıvıları hiçbir boka yaramaz.
İhtiyacın olan tek şey: gelgitli bir hafıza ve yeterince alkoldür.
Alkol, tüm ölü aşkların en şefkatli kucağıdır.
İçine yatırırsın acını, arkana yaslanırsın ve tekrar dirilmesini beklersin.
Karşında dirilen ölü aşkı canlı tutmak için daha da içersin.
O şefkatli kucak seni en gevşediğin yerde alır ve bir uçurumun tepesinden bırakır.

Aşağı düştükçe patlamaları duyarsın. BAM! BAM! BAM!
Aşağı düşmekte olan bir sen, bir de kara kutu.
Ahmak bir mutluluk anı gelir o an; sanırsın ki kara kutu da seninle yok olacak.
Bir daha asla dirilmeyecek.
Son çare uzanırsın o tunçtan kara kutuya düşerken.
Emin olmak istersin seninle birlikte yok olacağından.

O da ne?
Kutu yer çekimine nah çekerek tekrar yükselmeye başlar uçurumun tepesine doğru.
Aşağı düşen tek şey sensindir.
Bir uçurum ve bir kara kutu... yine aynı uçurumun tepesine çıkacağın anı sinsice bekleyen iki suç ortağıdır.

Bir ses duyarsın: BAAAAM!
Kendi düşüşünün sesidir.
Yerde kendini, benliğini ve sanrılarını yarı parçalanmış halde bulursun.
Gök sanki üstüne eğilmiş, tüm nefesini kendi içine çekmiştir.
Ölmek için elinden ne gelirse yaparsın o an.
"Non, je ne regrette rien" çalmaya başlar.
Hiçbir şeyden pişman olmadığın yalanına kendini inandırıp ayağa kalkarsın.
Göğsüne elini koyup, gözünü alan gün ışığına rağmen tepeye, uçuruma bakarsın.
Bir daha oraya gitmeyeceğine yemin edersin.

Tüm gün zihninde o sesi duyarsın: BAM! BAM! BAM!

Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürebilir miyiz?
Haydi deneyelim.

Rüyalarda olan şeyleri öldürmek isteyen kimsenin ilk hedefi, rüyalarda en sık görülenler listesinin top beşine dokunmamaktır. Bu yersiz bir çabadır. Kara kutuları patlatmaya çalışmak gibi hüsran verici sonuçlar getirecektir. O yüzden ehemmiyetle zararsızlardan başlanır:

  1. Rüyamda içimdeki ifritleri çıkarmaya çalışan, gözünden ateşler çıkan ve Anselm Kiefer’e benzeyen doktoru bulalım önce. Karşımıza alalım. Allah’ın belası, neden onca çişim varken gitmeme izin vermedin ve ben onca çişi tutmuşken bir anda kayboldun? BAM! Artık yoksun.

  2. Beni asansörlerle boktan bir sahil kıyısına götüren, baş başa içilen bir kahveden sonra itiraflara boğan ve sonra da tanımıyormuş gibi yapan kadın. BAM! Artık yoksun.

  3. Gece karanlığında karşıma çıkan ve bana sarı dişlerini gösterdikten sonra kaçan ve benim de elimdeki yeşil şişelerle kovaladığım siyah koyun. BAM! Sen de yoksun.

  4. Top beşe dokunmasam da top beşin hep bir köşesinde sinsi bir osuruk gibi dolanan küt parmaklı kadın. Sana da BAM! Ciao!

O zaman mektup kutusuna geçme vakti.
Bu sanırım en kolayı.
Koskocaman bir BAAAAM!
Kutu paramparça oldu.
Havada barut kokusuyla süzülen mürekkepli minik kâğıt parçaları. Vuuhuuu!

İçinde, asıl yazılacak kişidense kendine yazdığın tüm mektuplar vardı. BAAAAAM!
Elinden bir türlü tutamadığın çocuğa yazdığın mektuplar vardı. BAAAAAM!
Seni daha çok sevmesini istediğin insanlara yazılan mektuplar vardı. BAAAAAM!
Hatta bir kez daha: BAAAAAM!

Selametle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

BAAAM!

Zihindeki kara kutuları patlatmaca. BAM! BAM! BAM! Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürmece. BAM! BAM! BAM! Kimseye göndermeyeceğin halde yaz...