11 Kasım 2012 Pazar

monachos kai dichos prima

Çok uzun süredir uyuyorum.Daha doğrusu sadece beynimi uyutmaya uğraşıyorum.Kahveye doyamıyorum ve kahvenin yanında sıcak süt isteyen insanları hiç anlayamıyorum.
Uykularla kandırarak bedenimden henüz attığım anestezinin o kireç grisi rengi gitmiyor günlerdir gözümden.Günlerdir yatağımdan izlediğim gökyüzü gibi.Kireç grisi.Yaş aldıkça yağmuru sevmeye başladım.Sokağa çıkıp bu kurşunlu göğün resmini yeşilimsi lomo filmle çekmek istiyorum.Geçmişe dönüş. Bir süredir yine analog makinem boynumda. Özlemişim ne çektiğimi unuttuğum anda kavuştuğum fotoğrafları...Yıllar olmuş...Makinamda kalan 21 pozu çekeceğim yerleri planlıyorum kafamda günlerdir.Sonra tab ettirilecek o 3 rulo film. Tab ettirmek.Harika bir terim.Sonra bir de kendi şehrinde turist gibi hissetmesi var kendini...Sanırım bunu çok seviyorum.Sultan Ahmette bir camii avlusunda yere düşmüş bir sonbahar yaprağını değişik açılarla fotoğraflıyoruz defalarca,Karga'da oturup saatlerce konuşuyoruz boğazımızda kelimelerden sonra varolan tek şey Guinness in güzel tadı,yürüyoruz sahilde martı sesleri ta kalbimize kadar doluyorken elimi tutuyorsun ve yine o yonca yeşili gözlerinin içi gülüyor...Nasıl beceriyorsun bilmiyorum...Öylesine yumuşatıyorsun ki kalbimi,içimdeki bütün organlar gülümsüyor...

Buraya yazmak biraz da kendimle konuşmak benim için. Tumblr'da detaylarımı burada da kendimi biriktiriyorum belki de...

Sabah uyanıp boktan bir Fransız filmi izlemek canımı sıkmıyor. Eve gelen ziyaretçilerin renk renk çiçekler getirmesi de...
ama işte bazen bedenimdeki o kireç canımı sıkıyor...fena halde hem de...

            Biliyorsun değil mi? Hatırlanan en uzak geçmiş sonbahardır.
-Bunu hep söylüyorum değil mi?-
                                     Ve bu sonbahar da geçecek.Belki bir sonraki sonbaharda sabah uyandığımızda penceremizin önünde fesleğenler ve ikimize ait dev bir kütüphanemiz olacak.Duvarlarına çektiğimiz yüzlerce fotoğrafla can verdiğimiz...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...