A.
bu kadar kalabalığın içinde kimse beni fark etmeyecek diye düşünmüştü. Sadece ayaklarına odaklanarak yürüyordu. Karda yürüyormuş meğer. İzlerini bulmaları için avcılara yardım ediyormuş. Çok geçmeden insanların aktığı bu kalabalık sokakta herkesle birlikte aynı yönde yürüdüğünü fark etti.
İnsanlarla aynı yolda gitmeyi ilk defa seçtiği o karlı sabahta kendi yolundan nice uzaklaştığını görmüyordu elbette. Önce her şey ılık bir ölüm gibi tatlıydı. Nefesindeki alkol gündüze kalmıştı ve kar durmadan yağıyordu...Durmadan...Elleri titreyerek karları avuçladı. Kargalar havalandı. Kardan yükselen kargaların uçuşturduğu kar tozları serbestçe yüzüne, omuzlarına ve saçlarına düşüyordu. Özür dilemeye gidecekti. Bir gece önce yaslandığı alkol duvarının sırtındaki kambere güvenip ayakta duracaktı. Öyle olmadı. Yıkıldı. Kafasını kaldırdığında ona bakan iki kocaman göz vardı. Rasgele öpmeye başladı yerleri. Gözler ağladı. O gözler neler görmüştü.-ve daha neler neler görecekti-Sırtındaki kamberi sundu gözlere,çiçekler yerine. Gözler onu reddeddikçe kar hızlandı. Karın ısırdığı yanakları alev gibi yanıyordu.
Farkında değildi ama yazılmaya başlayan her kelimeye kendini bulaştırıyordu bir şekilde. İnsan celladını bu kadar sevmeli mi? diye sordu kendine. `Gerekirse evet` dedi içindeki cellat.
PODCAST
23 Haziran 2015 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
BAAAM!
Zihindeki kara kutuları patlatmaca. BAM! BAM! BAM! Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürmece. BAM! BAM! BAM! Kimseye göndermeyeceğin halde yaz...
-
Zihindeki kara kutuları patlatmaca. BAM! BAM! BAM! Sadece rüyalarda olan şeyleri öldürmece. BAM! BAM! BAM! Kimseye göndermeyeceğin halde yaz...
-
çünkü ruhun siyah beyaz olsa da, akan kanın hâlâ kırmızı.
-
saatleri ayarlayamama bilimleri uykusuzgözler bölüm başkanlığı'na, oftalmologlarla ve hypno-psikoloji ile bağlarınız, varsa benim bu saa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Çekinme,yaz.