25 Temmuz 2015 Cumartesi

Martılar da seni öptüğüne göre artık özgürsün.

kitapların altını çizerek, kenarına köşesine aforizmalar yazarak sayfaları hırpalamayı seviyormuşsun. bunu neden unuttum?
İstanbul'daki son gününün sabahı bulutlu ve nemliydi. Küçük Jonathan sana gökyüzünden martı öpücükleri yolluyordu. Ellerini tulumunun cebine soktun ve kırmızı ayakkabılarına bakarak derin bir iç çektin. Defalarca iç çekmiştin. Seni duymadım. Bana dediklerinle yetindim. Şimdi kalbim nasıl buruştu bir bilsen. Yalnız kaldığın anlarda sadece kendine söyleyebildiğin gerçeklerinle kalbini şişirirken ben başka bir ülkede seni düşünüp içimde acıyan o tuhaf bilinmezliği anlamlandırmaya çalışıyordum.
Bir şeyler kalbini kemirirken benim de ruhum iğneleniyordu fakat her seferinde o buruk "iyiyim" deyişlerinle avunmalıydım. Sen beni avutmaya çalışırken ben gülüşlerindeki eksilmeleri sayıyordum beceriksizce. Sen bunu bilemedin ben ise yanına gelemedim. Yol uzun cebim ise delikti. Ne sevimsiz gerekçeler. Kekreydi yol düşleri.
Yatağında yalnız uyandığın sabahlardan birinde seni aradığımda sesindeki bıkkınlık beni andan koparmıştı. Dakikalarca koltukta kalmıştım. Aynı noktaya bakıyordum. Düşündüğüm tek şey sesindeki o kırgınlıktı. Bıkmıştın. Bıkmaktan bıkacak kadar bıkmıştın. Kelime kullanmasan da anlatmıştın bunu bana.
Sonra o canım ela gözlerindeki yaşları görünce... İçime damlayan karanlığı sana nasıl anlatsaydım? Her karanlığın sabahında billur gibi şakıyan bir bülbülün baş ucuna gelip seni düşlerinden öpeceğini daha sonra da her şeyin yoluna gireceğini sana nasıl söyleyebilirdim? Buna seni hemen nasıl inandırabilirdim?
Şimdi duy beni perim. Duy beni. Hafifçe yürümeye devam et parmak uçlarında, güzel saçların kalsın rüzgarda ve sen sadece kalbini doyur. Gözünden akan her damla yaş seni ışıldatacak mavilere karışsın.
Bütün denizlerden geçip kendine öyle bir yer bul ki şimdi, gözlerini kapatsan da masmavi bir okyanus kucaklasın seni. Hiç korkma. Artık korkacak bir şey kalmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...