26 Ağustos 2012 Pazar

Lacrimosa

Uzun zaman oldu.Kelimesiz kaldığımdan değil,soluksuz yaşamaktan yazamadım.Cebimde yazmak üzere biriktirdiğim kelimeleri unutmaktan korkmadım bu sefer. Rüyalar gördüm.Canlı.Renkleri solmamış.Ölümüne inanmadığım dostu gördüm ve yine bana aynı şeyi söyledi "Ben buralardayım,gitmedim bir yere" Uyanınca yanımda bulduğum soluk beni yatıştırdı.Göğsüne yüzümü gömüp ağlamak ve onun sessiz dinginliği ile yatışmaktı tek kurtuluşum... Ateşler içinde yanarken gördüğüm vesveseli halüsinasyonlardan beni kurtaran da O'ydu...Bahçeyi sulamış,üstü başı toprak içinde,terlemiş ama benim için koparttığı o minik fulya çiçeği ellerinde tertemiz kalmış...Baş ucuma koyup huzurla gülümsedi.Huzur bulaşıcıdır çoğunlukla...Gözlerimi karanlıkta açıp o minik çiçeği koklamak ve toprağa dokunmaktan hafifçe pütürleşmiş beyaz ellerine dokunmaktı beni o ateşlerden çekip alan... Aşk yüzyıllardır unuttuğun ve yüzyıllardır yaşadığın bir şeydir bence.Unutmuş gibi sarılmak,her zaman yaşıyormuş gibi de özümsemek gerekir.Ben bu cümleleri bilmezdim,bilemezdim,ezberim dağınıktı,göçebeydi hep ruhum,sevmediğimden değil,hatırlayamadığımdandı belki de....Oysa kalbim hep seven'di.Kendini sıfırlayacak kadar özveriliydi... Değişmek...Başkalaşmak...Kendine yabancılaşmadan olmaz sanırdım.Oysa şimdi aynadaki ben kendine çok daha yakın,göçebe ruh ise hala çok özgür ama tatlı bir emin oluşla olduğu yerde duruyor,köklenmek,birleşmek,coşmak ve BİR olmak adına...Ve biliyorum aynanın arkasındakini.Huzurla gülümsüyor,elalar ve sarılarla kırçıllanmış yonca yeşili gözlerinle ve hafifçe yukarı kalkan sol kaşı ile... Ayrılık kolay olmadı hiç.Şimdi de değil. Artık tütün sarıyorum ve içinde insan olmayan siyah beyaz fotoğraflar çekiyorum.Ağaç köklerini özellikle...Aklımda Corfu adasında geceleyin canlandığını hayal ettiğimiz ağaçlar,ve ormanlıkta kaybolduğumuz o gece...Üzerimize sarkmış üzgün suratlı zeytin ağaçlarının arasında bir sen ve bir de ben.Sabaha karşı vakitlerinin toz rengi sisi görüşümüzü çerçeveliyorken Pink Floyd çalmaya başlıyor.Shine on you Crazy Diamond...Atmosferin uyuşturucu etkisine kendimizi bırakıyoruz.Şarkı bitince elimdeki tütün kağıdını nemlenmiş buluyorum.Her şey o anda asılı kalıyor sanki...Lacrimosa...Gözü yaşlı demek.Ama yaşam böyle işte.Hep biraz nemli...Mutluyken bile nemlenen kalplerin hanedanlığında soluklanıyoruz ömrümüz yettiğince.
Ve sen bu satırları okuyan...Sen bu sabah ilk uyandığında o yüreğini ağzına getiren şaşkınlığını,kalp sıkışmanı ve aklına sıkışıp kalan "acaba" larını benimmiş gibi hissettim.Güzel niyetlerle tertemiz şeyler diledim senin için...Bunu dinle.Bırak ses duvarlara çarpsın...Bırak masandaki şarap kadehi hafifçe titresin...Unutma,hayat böyle...Lacrimosa.Her daim azıcık nemli,ama yine de sahiplenmeye,ayakta durmaya ve ışıldamaya değer...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...