22 Ocak 2020 Çarşamba

koşmak

Benim için özgürlüğün tanımının değiştiği bir andan bahsedeceğim sizlere bugün. Yeni yıla gireceğimiz geceydi. Yollar kalabalık, trafik yine canavarlaşmış ve yağmur son hızıyla gökten boşalırken gördüğüm o adam.
Adam parkın içindeki tartan pistte koşuyordu. Ama ne koşmak... Kulaklarında beyaz dev kulaklıklar, dışarıdaki soğuğa aldırmayan ıslak tişörtü ve şortu ve yarın yokmuş gibi koşması...Biraz daha dikkatli bakıp, duran trafikte onu izleme fırsatım oldu. Sahi bu gece yetişeceği bir yer yok muydu? Evi neredeydi? Daha ne kadar koşacaktı? Sanırım en çok aklıma takılan ise ne dinlediğiydi.
Eskiden çok hızlı koşabilen biri olarak bildiğim tek bir şey var; koşmak yükselişe geçmektir. Duygulardan, anlardan, ritimden hatta kendinden yükseğe çıkıp bir süre varoluşun havada asılı kalan illüzyonunu izlemek sonra bedenin artan serotonin hormonuyla bir seviye daha yükseğe fırlamaktır. Koşmak, kimsenin seni yakalayamayacağına inanmaktır, koşmak kendine karşı geldikçe ruhunun zemine tutunmasıdır, koşmak biraz da zamanı ve mekanı bükmektir kendi hızınla...
Camı açtım. Bu ayazlı ıslak gecede,sırılsıklam olmasına rağmen koşan özgür adamın dışavurumunun  ve yağmurun hafifçe yüzümü okşamasına izin verdim. Kasıklarımdaki yedi günlük yedi kat kesinin hafif sancısıyla eğilip Tanrı'nın bedenimde yaşam bulmasına izin verdiği yavrumun kömür rengi saçlarını öptüm. Ben gecenin içine koşan o özgür adam olmasam da içimde büyüttüğüm minik kosmosu kucaklayabilecek kadar ayrıcalıklıydım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...