12 Nisan 2022 Salı

Aklındaki sesle okunacaklar.

 Bu bir kutlama mı? Belki. Günlerden beri bedenimde direnen ve beni tecrite sürükleyen virüsün son partiküllerinin de yok oluşuna içiyorum sanırım. Ağzıma aldığım Chivas önce sert Scotch kuvvetiyle tükürük salgımla birleşiyor, bu birleşim yutağıma giden yolculuğu hızlandırıyor. Yutağımdaki kaydırakta sessizce tüm aromasını bırakarak mideme doğru iniyor. Midemin bu kekre tadı özümsemesi saniyeler içince gerçekleşiyor. İşte tam orada ne oluyor biliyor musun? Öz suyumla birleşiyor, viski. Mide zarımdan kaçarak kanıma karışıyor. Kanıma karışan beher zerre viski damarlarımı genişletiyor, nabzım yavaşlıyor ve vücuduma rahatlatıcı bir sıcaklık yayılıyor. Bu sıcaklık düşüncelerimi yoğunlaştırıyor ve duygularımı yumuşatıyor. Filtreler, korkular, tereddütler ve saklanışlar... Hepsi ama hepsi kanıma karışan bu tatlı sert scotch tadının etkisiyle yumuşuyor, kırılıyor ve paramparça oluyor. Bu güzel bir his. Şimdi kopuk kopuk diyalog parçaları yüzüyor aklımda; istesem birleştiririm ama istemiyorum. Kaldığı gibi süzülsün istiyorum. Ölü kelebeklerin üstünü örtüyor alkol, daha da yüzeye çıkıyor kelebekler. Ölüler. Dirilebilirler diyorsun. İzin veremem, veremezsin, veremeyiz. Alırım veririm ben seni yenerim. Alamazsın veremezsin sen beni yenemezsin. Bu lanet olası oyunda hep yenildim ben çocukken, bu şu an aklıma geliyor. 

Kötü matematiğime güvenmeyip bugüne kadar saydırıyorum otomatik hesaplayıcıya. Alırım 18 yıl, veririm 3 ay, ben seni yenerim 16 gün olmuş. Sonra bunun üstüne 70'e kadar giderse diye saydırıyoruz. Yani ben 70 imin 12 Nisan'ında alırım 48 yıl, veririm 3 ay ben seni yenerim 16. gününde mi olacağım bu oyunun? Yaşlılıktan tek beklentim yeşil kadife bir berjer koltuk ve istediğim zaman istediğim içkiyi içecek kadar sağlık. Bunu biliyor muydun? Tabi ki aklıma hemen şu geliyor.

Bir anda acıyan gözlerime su serpilmiş gibi oldu. İstemiyorum beni ağlarken görmeni. Gündüz cesaret edemediğin bir ısrar var üstünde; direnmiyorum. 

-Kilo mu aldın sen? 

-Elini göster. 

-Elin büyümüş. 

48. yılda da muhtemelen kırışıklıklarımdan bahsedecek kadar patavatsız olacaksın ( ve ben yine önce sinir olup sonra gülüp geçeceğim) 

Gönlümü senden özgürleştiremiyorum diyorsun ama bir gönül bunca sevecek kadar daha nasıl özgür olabilir diye sormak istiyorum. Sormuyorum. Biliyorum çünkü böyle günlerin ertesinde çok kötü oluyorsun. Oluyorum. Sonra yine susmalar, tamam artıklar ama daha sonra bir gece yine kana karışan alkol ve... Alkolün yolculuğunu iyi biliriz, değil mi?

Bugün buraya sana yazamadıklarımı yazmak için oturmuştum. Bi bok yazamıyorum. Bak yine depar atıyorum ayaklarımı götüme değdirerek.  Belki pratik yapmam lazım bu konuda. Zamanı denk getiremedik diye bir şey yok bence. Denklik denkleşemeyince inşa ediliyor. Belki senin de yazman lazım. Aslında yazsan sen de. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...