15 Ağustos 2023 Salı

Doğum, ölüm ve atmosfer

İlk his karıncalanmaktır. 

Bebek doğduğunda karıncalanma hissini ayrıştıramadığı için ağlıyordur. 

Annesinin plasentasındaki sıvı geçişlerinde, -aşağıdan yukarı çıkan reflü etkisiyle- bazen kamaşmıştır ama asla böyle karıncalanmamıştır. 

Doğmak candan çıkmaktır. 

Bir başka candan başka bir canın çıkması; bir nevi vardan var olmak, yokluğun doğuşunu kanıtlar gibi.

Canın çıksın diyenler bir kez daha doğurmanı isterler ,aslında o zaman zevk alırız canımızı acıtandan. Candan çıkanın da cana dair olduğundan gerek.

Yokluğu keşfetmek; gizli masum bir zevk. Suskular arttıkça, siyah ince bir buzun uğuldayan tüm diyalogların üzerini sabır ve sinsilikle örtmesi; hayran olunası bir eksiliş.

Tüm bu kusurlu kurgunun bir başka boyutu, vahşeti örtmek için edinilen insanımsılıklar, alışkanlıklar ve varsayılamayanlarla süslenen o komplike zevklerdi.

Seni doğururken beni hiç acıtmadığından mıdır, yoksa kendime varlıkla yokluktan oluşturduğum uzay boşluğumdan mıdır bu hızlı kabullenişim?

Ruhtaki sendromların hepsinin bir kalıntısı vardı suratında. Suratından akan düzensiz fiiller. Kaos. Donukluk. Zamanı yitiriş. Sanki yüzün paramparça olsa bir anda tekrar aynı şekle girmesi sancısız ve kısa bir süreç olacaktı. 

– hayır, bu senin bana göstermek istediğindi- 

Düşüncelerin hızından mı yanacaktık, yoksa sentetik konfor alanımız mı yanacaktı? Düşlerde oynadığımız sekseklerin yerdeki izleri mi silinecekti? Maktulün çevresini saran izler gibi mi olacaktı yoksa? Çevresi kapatılacak ve kimse giremeyecekti belki de. Bunu istemedik. 

İstemedik ama onlar geldiler, gittiler, kaldılar; hatta öldüler. Bomboş bir karanlığa saklandık. Asıl varlığın olmadığı, hiçliğin bile doğmadığı.

Çok sıcaktı. 

Bir sürü merdivenli sokaktan çıktın. Biraz nefessiz kaldın, biraz tıkandın ama nihayetinde vardın.

Yanıma geldiğinde bedenin nemlenmişti –dokunmadan hissedebildiğin şeyler vardır bazen, bazen yaklaştığında azalan ama uzaklaştığında çoğalır cinsten şeyler, kaçamadığın saklanamadığın şeyler- Kaçsan da saklayamadığın şeyler.

Duymadan yarattığın sesler, görmeden bedenleşen hayaletlerin gibi. Ya da sen gibi ben gibi, varlığı savunulmasına rağmen aslında olmayan, olsa da formu anlaşılamayan. 

Sadece çoklu bir histerinin var olarak kabul ettiği ve doğmuş kabul edilen ama kabul edildiği yerin aslında hiç sıcak olmadığı.

Neminin yarattığı hare ile yanımda sıcaktan titreyerek dururken, benim de kırmızı rujum ısınmıştı dudaklarımda. Bazen anların kokulara karışmasında sakınca yoktur. Yeter ki ne zaman ,nerede kırılacağını bilsin haz peşinde koşmalar.

Sonrası pek yok.

Süt mavisi renkli bir odada oturup yüzlerce kez dinlenen bir şarkıyı tekrar dinlemiştin belki de. Süt mavisi renkli bir odada oturup yüzlerce kez dinlenen bir şarkıyı tekrar dinlemiştim belki de.

Belki de bilinmesin istediğin için, hiç var olmamış; varlığın ne olduğu bile bilinmeyen bir karanlığın içine hapsettin ısını.

Tek hatırladığım, üstümden sıcak bir karanlık geçti ve adına zaman dediler.

Sanılanın aksine, parlaklığı muhteşem bir karıncalanma hissi vermişti. Atmosfer ve uzay arasında kesin bir sınır yoktur. Öğretiler bile nerede durduğunu tam olarak anlamana yardımcı olamayabilir.

Varsayımlarımız ve kanıta dayatma yöntemlerimizle uydurduğumuz hesaplamalardır sahip olduğumuz gerçekler.  Kendi çektiğimiz ve üzerinde yürümeye kendimizi zorladığımız çizgiler... 

Sahi senin ortalama sıcaklığın -270 derece olsa ne olur, olmasa? 

Bir oluşlarda, mevsim hep en sevdiğine dönüşür. Kar gördüğünde ısınmanın sebebi belki de budur. Bir böceğin duyarlarıyla avına yaklaştığı o muhteşem anın hazzıdır belki hafifçe ürpermek.

Görelilik, cisimlerin elastik dokuyu bükmelerinden geçiyorsa, büktüğüm bu illüzyonu yut şimdi. Asıl o zaman tanrıyı yutmak nedir göreceksin. Tanrı, boğazından geçen alkolün içinde kaybolan tükürüğündeydi belki.

Zamansız ve yarışsız. Sek ve buzsuz. Hayaller ve hayaller.

Ruhuna bıraktığım dirilişi, atmosferin üstünden gülümseyen ve binlerce yıl önce sönmüş bir yıldız farz et. Zifirden zikirlerle kutlayalım tüm güzel yanılsamalarımızı.





2 yorum:

  1. “Tek hatırladığım, üstümden sıcak bir karanlık geçti ve adına zaman dediler.”

    “Tanrı, boğazından geçen alkolün içinde kaybolan tükürüğündeydi belki.”

    Ve tanbi ki son paragraf.
    Müthiş…

    YanıtlaSil

Çekinme,yaz.

Zamanın kaydı

 Ağustos'ta yeniay, evinin arkasından doğarken eğer tanrılar sana gülümserlerse, eşinin badem ağacının altında, bir başkasının düşlerini...